03-04-2019, 02:23 AM
(This post was last modified: 09-01-2024, 06:07 AM by RasitTunca.)
"Her zorluğun yanında bir kolaylık vardır."
(Kar©glanin 04 Mart 2019 Vaazi)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
فَاِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْراًۙ اِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْراًۜ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Feinne me'al'usri yüsran, İnne me'al'usri yüsra.
Meali :
Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır.
Sadakallahul Aziym İnşirâh Suresi-5 ve 6. ayet
---oOo---
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Müslüman elinden ve dilinden Müslümanların selamet buldukları kişidir. Mü’min ise insanların canları ve malları hususunda güvendikleri kişidir.”
( Hadis-i Şerif , Müslim, İman: 14; Buhârî, İman: 3)
"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
Yolculugumuza başliyoruz :
Zamanda yolculuk meselesinde, Allah'a iman etmeyen kimse bu yolculuğu yapamaz. Neden derseniz, biz Müslümanlar inanırız ki : Allah katında Her şey olmuş bitmiş, Kıyamet bile olmuş bitmiş haldedir. Eğer insan böyle İnanmazsa, gelecek henüz yaratılmadı, geçmiş ise yok edildi, O zaman nereye gideceksin. Gelecek henüz yok, Gideceğin yer yok, Geçmiş ise yok edildi, öldüler gittiler, tarumar oldu, memleketler toprak altında kaldılar, binlerce arkeolojik kazıda, toprak altındaki eski ümmetler bulunmakta. Peki sen geçmişe gittiğin zaman, O toprakların altına mı girmiş olacağız, nereye gideceksin yani. Ama işte eğer Allah'a inanıyorsanız, ve Müslüman gibi inanıyorsan, Allah katında her şey olmuş bitmiş, Öyle olunca filmin sonuna varılmış demek, artık filmi istediğin bölümünden seyredebiliriz, geri al, ileri al, sonuna bak, önüne bak, ortasına bak, ancak böyle müslümanca inandığımız zaman, böyle bir yolculuğa çıkmaya müsaade edilebilir belki, Çünkü öyle İnanmıyorsan, dediğim gibi, toprakların altına mı gireceğiz, o kavimleri ziyaret etmek için, nereye gideceğiz? arkeolojik kazılarda toprakların altına batmış çgu da denizlerin altında duruyor mu kitasi gibi, peki nereye gideceksin geçmişe gittiğin zaman, denizlerin altına mı gireceksin, ama işte, Allah katında Her şey olmuş bitmiş deyince, işte film sonuna kadar çekilmiş. ister filmin başına sardır seyret veya ortasına sardır seyret, veya sonuna bak, o zaman ancak bu mümkün olabilir.
Geleceğe veya geçmişe Yolculuk etmek isteyenlere yardımcı olacak birkaç bilgi vereceğim inşallah şimdi ben : Mesela Ben Geleceğe gideceğim zaman,hani var olup olmadığını bilmiyoruz herkesin ama, mesela ben torunuma ve vaktine, ya da torunumun torununun vaktine gidiyorum diye yola çıktığım zaman, geleceğe gitmiş olurum, veya geçmişe gitmek için de : Dedemin ninesine, dedemin dedesinin vaktine gidiyorum diye gittiğim zaman, geçmişe gitmiş olurum. Yani Navigasyona ne yazmamız gerektiğini anlatmaya çalışıyorum burada. Yani Fatih Sultan Mehmet'e gidiyorum diye yola çıkılmaz, Yani bunu anlatmaya çalışıyorum.
Zamanda yolculuğu keşfetmeye çalışan bilim adamlarına yol gösterici birkaç bilgi vereceğim.
Ben benim kainatımın içinde yolculuk edebilirim, yahut benim kainatımin içinde yer alan diğer kainatta yolculuk edebilirim. Bunun manası da, ben doğmadan önce, annemin kainatınin içindeydim, bir üst Kainat, annemin kainatı, onun üstünde babamın kainatı, yani babamın Dünyası deniyor bu günün sözü ile, annemin Dünyası, babamın Dünyası, dedemin Dünyası, Onlarin yaşadığı zamandaki, çocukluğu, arkadaşları, Okulu, gibi onun kainatınin içindekiler, işte ben oradan çıkıp geldiğim için, ancak bu kainattan, bu kainata geçebilirim, geçişlerim ancak oraya mümkün, Ben Fatih'e ve vaktine gitmek için kimin kainatının içine girmem gerektiğini nasıl bileceğim ben, zor bir iş değil mi, yani öyle olunca ve geleceğe gitmek içinde ben benden sonraki neslimin içinde yolculuk edebilirim yine benim kainatımin içinde bulunan bir komşular arkadaşlar, yahut amcam, Dayım, teyzem, bunlardan şu anki benim kainatımin içinde bulunanlar ise, ancak bunları içinde yolculuk edebilirim belki. yoksa mesela Romalılar vaktindeki Jülyus Sezar vaktine gitmek için hangi kainatın hangi kapısindan girmem gerektiğini bilmem gerekiyor. Kapıları Belli zaten, nereden girip çıkıldığı belli, Kainat kainata, yani insan insana, Anne karnından göbek bağı ile bağlı, babadan da köprü grup Sırat Köprüsü(Erkegin Zekeri) ile bağlı Başka bir yolu yok, oradan oraya geçebileceğim yol ve kapida o şekilde.
Yıldızlar Gökteki lambalar, ve ben dedemin vaktine gittiğim zaman, dedemin vaktinin güneşi dedemin lambası, torunumun vaktine gittiğim zaman torunumun güneşi torunumun lambası, Yıldızı demek oluyor. Güneş aynı Güneş diyeceksiniz, ama değil işte, herkesin güneşi farklı, Muhammed vaktinde, İki cihani aydınlatan Muhammed idi, zamanın halifesi kim ise? Güneş odur, aydınlatır bütün kainatı, Daha doğrusu sistemi. büyük yıldızlar ışıklarını daha ileriye de ulaştırabilir. Kutup yıldızı gibi, büyük yıldızlar, çünkü Adem mesela, yaratılışın başından, günümüze kadar unutulmamış, hatırlanan, bütün dinler ve bütün bilgiler de mevcut, o zaman ışığını bize kadar ulaştıralabilen uzak bir yıldız, ama Işığı bize kadar ulaşan bir yıldız, hala ışığını bize ulaştırabilen Yıldız. yine İbrahim İsmail Musa İsa böyle.
Ben mesela meyveyi yiyip, içindeki çekirdeğini dikip, o çekirdeğin, toprakta yetişip, tekrar ağaç olup, meyve verecek yaşa gelmesi, ve meyve verip, içinde de olgun bir çekirdek oluşturması, ne kadar bir zaman alır? Ve yine İnsanoğlu da aynı şekilde, çocuk olup, büyüyüp, sonra yetişip evlenip, eşiyle birlikte olup, tekrar çocuk yapıp, çocuğun da meyve verecek bir hale gelmesi, evlenecek yaşa gelmesi, ne kadar bir zaman alır. yani işte kainatlandan kâinatlara ve hayattan hayata geçişteki gibi yani bu kadar zaman aralığı var arada.
Türkler Altaylardan gelirken, bir kurt Türklerin atasını emzirdiği, beslediği hikayesindeki kurt, Allahu alem, bunu mitolojideki Mısır tanrılarına bağladığımız zama, hani bu çakal kafalı Tanrı temsili var, O zaman o Türkleri besleyen kurt, Aslında bildiğimiz o kurt değil, işte bu yani Tanrı Anibis olabilir Allahu alem.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
سَرَاب۪يلُهُمْ مِنْ قَطِرَانٍ وَتَغْشٰى وُجُوهَهُمُ النَّارُۙ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Serâbîluhum min katirânin vetaġşâ vucûhehumu-nnâr.
Meali :
Giysileri katrandan olacak ve yüzlerini de ateş bürüyecektir.
Sadakallahul Aziym İbrahim Suresi 50. Ayet
Vakıa suresinde olabilir "onlara katran giyip, katran içerler" veyahut başka surede olabilir yukardaki gibi yahutta hadislerde, onlar katran içerler var, bundan kastedileni zift ya ya da katran içerler anlamışlar bütün alimler.
Halbuki buradaki mana benim anlayışıma göre, katran gibi siyah su içerler. Peygamberimizin vaktinde çay yoktu çay siyah su, yine Coca Cola yoktu, Coca Cola yine siyah su, yine kahve siyaha yakın, kahve rengi su, kaynar su, Yani buradan kastedilen, Bence bu siyah sulardan birisi kast edildi, Yoksa onlar zift içerler manası değil, ve buradaki Coca Cola kötü bir içecek değil, yani yahut çay kötü bir içecek değil, cehennemliklerin içeceği içeceklerden birisi değil yani.
ve yine
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
لَا يَذُوقُونَ ف۪يهَا بَرْدًا وَلَا شَرَابًاۙ اِلَّا حَم۪يمًا وَغَسَّاقًاۙ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Lâ ye®żûkûne fîhâ berden velâ şerâbâ. İllâ hamîmen ve ġassâkâ
Meali :
onlar orada serin içeceklerden başka şey ile riziklandirilmazlar, ve hatta birde gassak suyu gibi, yani gusl abdesti suyu kadar kaynar olan su içecekler.
Sadakallahul Aziym Nebe’ Suresi 24 ve 25. Ayet
yani o gün, muhammed vakti, sicak su içmesi bilinmiyordi ki, çay yoktu, kahve yoktu ki, bugün bizler kaynar su, yahutta, gusl abdesti suyu kadar sicak olan, agiz yakmayan, sicak sulu içecekler içmekteyiz, çaylar, çeşit çeşit çaylar, ve çeşit çeşit kahveli kakaolu içecekler içmekteyiz, ve bunlar bu vakitte mevcut, ve o ayette anlatilan cehennemliklerin içecekleri içecekleri degil, bizleri tarif ediyor belkide bu ayet.
Ve Türkler ile gavurlar dediklerimizin arasında bir fark vardır, Türkler türbecidirler, Bir Alim ölse hemen mezarına türbe yaparlar, ve türbe türbe gezerler, ondan Medet, bundan Medet beklerler. Gavur dediklerimizde hemen eski tarihi bir şey bulsalar müzeye koyarlar, ve bunlarda müze müze gezip , onlardan birşeyler beklerler. O zaman Gavurlar müzeci, Türkler Türbeci, onlarda müzedekilerden bir Tılsım bir şey bekliyorlar, Keramet Mucize. Bizimkilerde evliya mezarlarından bir şeyler bekliyorlar, Medet mucize Keramet. Halbuki Allah Kur'an'da apaçık ayette bildirmiş,
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَاَنْ لَيْسَ لِلْاِنْسَانِ اِلَّا مَا سَعٰىۙ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve-en leyse lil-insâni illâ mâ se’â.
Meali :
Ve gerçekten de insan, ancak çalıştığını elde eder.
Sadakallahul Aziym Necm Suresi 39. Ayet
diye daha bundan büyük Keramet olur mu? adam Radyo keşfedip yapmış, Radyo bir keramet deilde ne, adamin elinden Radyo çıkmış. radyonun parçalarını düşünüyormusunuz. şimdi hadi Hemen cart diye Radyo bulunmadı, radyonun içindeki parçaları düşünürsen, diyot keşfolcak,transistör keşfolacak, kablo keşfolacak, Entegre keşolacak, frekans keşfolacak, dalga boyu keşfolacak, yani binlerce parçadan ve bilgiden oluşan radyoyu meydana getirmek, ne kadar zaman alır. hemen bir tane tahtayı dört köşe çakıp da, Radyo buldum olmadı, bu iş senelerce uğraşının emeğin sonucu. ve insanoğlu eğer radyoyu bulduysa, zatenbulan adamin elinden Keramet çıkmış, işte radyoyu bulan adama Keramet işlemiş, mucize meydana getirmiş değil mi ya? ona itibar edilmiyorda işte sakllai cübbeli adamın bir tanesi, uyduruktan Vay uçuyormuş Vay kaçıyormuş diyerekten uyduruk hikyalerden keinde faydasi olmayan adamlardan birde mucize keremet bekler olmuş insanlar ve böyle adamların peşine düşüyorlar, şeyhim şeyhim diye, el pençe divan duruyorlar.o şeyhin meyhin elinde radyodan daha mucize bir şey var mı, internet kadar mucize, Keramet diye bir şey var mı? telefon, veya cep telefonu, mesela Buradan konuşuyorsun, Amerika'dan duyuyor du, şimdi burdan konuşuyorsun amerikadan seni, hem duyuyor hem görüyor, bunlar keramet mucize değil de ne? sen kerameti sakallı şeyhlerde ara haala, sen çok ararsın daha ahmak.
Allah "insana ancak kazandığı vardır." dediği lafı ancak işte o gavur dediklerimiz anlamış, çalışıp gayret ediyor ve Radyo bulmuş, internet bulmuş, televizyon bulmuş, cep telefonu bulmuş, Bizimkiler hala "Estağfurullah, sübhanallah, Allah, Allah" deyip Keramet göstercek Alim olaverecekler, zikir çekince, köşeyi döneceğini zannediyorlar, bu akılda ve bu minvaldeler.
ilginç bir şeye daha rastladım hayatımda, bu gavur dediklerimiz, benim bulunduğum bölgede gördüğüm kadarıyla, taze ekmek semel yapıyorlar, semel çöreği gevrek taze ekmek , tazesinin yüzü ufalanıyor dökülüyor, cünkü parlak olsun diye üstüne nişasta ugrasi kullaniyorlar, o yüzden sertleşip parlak kahvrengi aliyor birde sertleşiyor ve taze koparirken ve isirirken tazeleginden parça kopuyor, ekmek ufağı meydana geliyor. Bizim taze ekmeğimizden ise ekmek ufağı meydana gelmez. Bizim Bayat ekmeğimiz ufalanır. buradabir söz vardir ki : yerken ekmeği ufalandımı döktümü o kimseye "senin çok çocuğun olacak." derler. Buradaki hikmet tazeden dökülmesi, bunların genç ve çocuklarında döl çok, yani taze ekmeklerinde ufalanma meydana geliyor, yani bebeleri döllü, çocuk olacak spermi çok. Bizim eski Diyarbakır karpuzların da çok çekirdek vardı, şimdiki çekirdeklerin içi de yok, Domates alıyorsun, domatesin çekirdekleri Fos, Bizim de eskilerde vardı döl, şimdikilerde yok. tazelerde yok. Çünkü bozdular, yeni Çocuklar dölsüz oldu, mayasını bozdular, ekmeğini bozdular, suyunu bozdular, dölsüz cekirdeksiz karpuz yedirdiler, kavun yedirdiler, işte dölsüz çocuklar meydana geldi, Kendi çocukları ise döllü oldu. Çünkü taze ekmeklerinden kırıntı çok dökülüyor. bu bunun alameti Allahu alem. Çünkü gayeleri oydu zaten kötü Yahudilerin, dünyada tek ırk kendi ırklarını bırakmak, diğer ırkları yok etmek. üstün ırk meselesi yüzünden bu işte, bu hale geldi. Ve bu halde kainat ekmek ufağı ile de sinyal veriyor işte. Onların taze ekmekleri dökülüyor ufalanıyor, Bizim de bayatlarımız dökülüyor ufalanıyor. Hani bunu bilerek oynamak, onun o sinyalini düzeltmek doğrultmak ile olmaz, doğal süreçdeki hali esas ve bilgi olaraka ele alınır.
Ve bazıları bize öyle milliyetçiyiz dedi ki, aynen kadınlara yaptığımız gibi, kendimiz başka kadının çıplak bacaklarını görsek, baldırını görsek, çatalını görsek bakarız, (Tabi bunlar, internet denen şey cikmadan önceydi, internette herşey serbest artik) ama kendimizikine bakılmasını istemeyiz. Buralarda yurtdışında artık ev alabiliyoruz yer arazi alabiliyoruz mu? alıyoruz, onlar bize bir şey demiyor müsade ediyorlar da, Onlar bizim Vatan'dan toprak aldı mı ev arazi aldı mıydı yaygarayı koparıyoruz, Vay vatanın bir karışını satmayız Bilmem netmeyiz, milliyetçi kesiliyoruz, kendimize var, Onlara yok. Bak dünya global oldu diyoruz, Global. Herkese, bak her şey her yerden geliyor, her şey her yerde var, Herkes her yerin toprağını yiyor zaten. ve sen bir karış toprak satmam derken, vatanından, yetiştirdiğin portakalı yetiştirdiğin domatesi ihraç ediyorum diyerekten, onlara toprağının, hemde en süzülmüş iyi yerini dışarlara export ediyorsun, bunu bir de alkışlıyoruz, aferin bize dolar kazandırdı filan adam, falan ton Bilmem biber satmış, Bilmem domates satmış, portakal elma satmış alkışlıyoruz, Bir de bravo bravo diyoruz ödül veriyoruz Hani sen vatanın bir karışını satmayız diyordun ne oldu?
Yani kardeşim, Allah onun(milliyetçiliğin) yanlış olduğunu, size bunu yaptıraraktan zaten milliyetçiliğinde yanlış olduğunu gösteriyor, yani Peygamber Efendimiz Arabın aceme acemin araba üstünlüğü yoktur üstünlük ancak takvadadır o zaman oranın buranin toprağını düşündüm ben, mesela Brezilya dan bana kahve geliyor, kahve içerken Brezilya'nın saf süzülmüş toprağın içiyordum Ben kahve diye, Allah'ım Ya Rabb'im Ya Resulallah, Brezilya'nın toprağının Ben de ne işi varmış, adam Brezilya'nın toprağını bana kahve diye sattı, Ben de aldım içtim, benim toprağıma karıştı mı karıştı,Yeni Zelanda dan kivi geliyor, avustralya'dan bilmem ne geliyor, yani o zaman birbirimiz ile kavga etmenin vakti değil artık, Burası cennet ise, adam gibi geçinmesini öğreneceğiz, Vay Şura senin , bura benim kavgalarina girmeyecegiz artik. Ama dedim sınırlar korunacak, o konuda Elbette ki dedim onu, anlattım Daha önce, tırnak tırnak bölgesinde yetişecek, tırnak olaraktan duracak, mesela kaşılarınin oldugu yerde kaş değilde tırnak yetişirse, Kaşların tırnak olursa olmaz, herkes yerinde güzel, herkesin sınırları var, tırnak bile belli derecede uzayacığı taraftan uzuyor. Vay efendim Suriye alacagiz bilmem irani alcaz IRAKi alcaz, niye alıyorsun. tırnak neyana uzayabiliyor sadece kestigin tarafa dogru, uzadı mı da kesiyoruz. herkesin sınırları belli olmuş zaten, şu andaki dünyamızda. herkesin isimleri belli sınırları belli. bir parmak o parmağın uzunluğu kadar uzama hakkına sahip, tırnak yine belli derece uzama hakkına sahip, ondan sonra kesiyoruz, saç yine öyle, O zaman şimdi Vay büyüyen Türkiye, Vay büyüyen Amerika diye bir şey yok, Herkesin sınırları belli, Kimsenin kimsenin hakkına hukukuna tecavüz etmeye hakkı hukuku yok, o zaman adam gibi geçinmesini öğreneceğiz, ve bu dünyayı cennete çevireceğiz.
Bazıları bizi antichrist ya da Deccal atfetmeye çalışıyorlar, ama Peygamberimizin sözü var, demiş ki "kem söz sahibine aittir"
Birinden; küfürlü¸ hakaret¸ alay¸ tahkir ve tezyif eden bir söz duyduğumuzda en kibar karşılık olarak¸ “Kem söz sahibine aittir.” deriz. bu sözün kaynagini bilmeyiz. “Ben bu lafın altında kalmam.” diyenler ise aynı cümlelerle karşılık verir. Kötü sözle yapılan nitelemeye muhatap layık olsa bile hiç kimse¸ muhatabın kişiliğini hedef alınarak hakaret edemez¸ küfredemez. Buna kimsenin hakkı yoktur. En fazla¸ yanlış olan söz ve davranış eleştirilebilir.
daha bundan başka bir şey demiyorum “Kem söz sahibine aittir.” onlara bu söz yeterli zaten Kem söz demek kötü söz, kötü lakap kötü ünvan kötü söylenilen şey işte.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَهُوَ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍ وَكَانَ عَرْشُهُ عَلَى الْمَٓاءِ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Vehuve-lleżî ḣaleka-ssemâvâti vel-arda fî sitteti eyyâmin vekâne ‘arşuhu ‘alâ-lmâ-i
Meali :
Gökleri ve yeri altı günde yaratmış olan Allah’tır. O sırada yönetim merkezi ( O nun arşı) suyun üstündeydi.
Sadakallahul Aziym Hûd Suresi 7. Ayet
ve yine
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
اِنَّ رَبَّكُمُ اللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
İnne rabbekumu(A)llâhu-lleżî ḣaleka-ssemâvâti vel-arda fî sitteti eyyâmin śümme-stevâ ‘alâ-l’arşi
Meali :
Şüphe yok, Rabbimiz, öyle bir Allah'tır ki gökleri ve yeryüzünü altı günde yaratmıştır da sonra yönetime Arşa geçmiş ve oradan onu yönetime hakim ve mutasarrıf olmuştur.
Sadakallahul Aziym A’râf Suresi 54. Ayet
Allah Kuranı Kerim'de kainatı 6 günde yarattığını ve 7. gün arşa istiva ettiğini bildiriyor. ve bunu bazıları anlamış 6 gün çalıştı 7. gün tatil yaptı. Allah bile tatil yaptı diye anlamışlar. Bazıları bu tatil hikmetini anlamıyor Hala,
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَقُلْنَا لَهُمْ لَا تَعْدُوا فِي السَّبْتِ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
vekulnâ lehum lâ ta’dû fî-ssebti
Meali :
Yine onlara: "Cumartesileri çalışma yasağını çiğnemeyin" dedik ve onlardan sağlam bir söz aldık.
Sadakallahul Aziym Nisâ Suresi 154. Ayetten pasaj
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ الَّذ۪ينَ اعْتَدَوْا مِنْكُمْ فِي السَّبْتِ فَقُلْنَا لَهُمْ كُونُوا قِرَدَةً خَاسِـ۪ٔينَۚ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Velekad ‘alimtumu-lleżîna’tedev minkum fî-ssebti fekulnâ lehum kûnû kiradeten ḣâsi-în
Meali :
İçinizden cumartesi yasağını çiğneyenleri elbette bilirsiniz. Onlara “Aşağılık maymunlar gibi olun!” demiştik.
Sadakallahul Aziym Bakara Suresi 65. Ayet
Bu ayetler Kuranı Kerim'den cumartesi tatilinin Delileri, cumartesi pazar tatilinin insanlara vacip olduğunu anlatan ayet olduğunu öğretmek istiyorum, Ne zamandır söylüyorum Bir kere daha üstünden geçerekden anlatalım. yani bir hafta çalışdın yoruldun, hafta sonu dinlenirsen dinlenirsin, vücudun bir daha Kuveyt alır da, yeniden çalışma kuvveti enerjisi sahibi olursun, gece yattın uyudun dinlendin, uykunu aldın, o zaman tekrar Dinç olursun da, bir daha çalışırsın, aynı uyku gibi, dinlenmekte iştendir, çalışmanın içine dahildir. yoksa dinlenmeden Çalış çalış çalış, robot mıyız bizler, robot bile belli süre kapanıp açılmak dinlendirilmek mecburiyetinde, onların da kabloları ısınıyor, eğer kapatmazsan yangın çıkarıyor robot cinsi aletlerde.
Bütün kainat formül üzere, 6 gün iş, 7. gün tatil yani pazar tatili, allah bunun yeterli olmadigni görünce daha sonra işte cumartesiyi de Yahudilere atfen tatil vermiş bu yukardaki ayetler ile, Allahü Teala çalışmayın demiş cumartesi günleri, etti 2 gün. cumartesi ve pazar. Ve Muhammed'ilerede cuma günü öğleden sonrasını tatil etmiş, namazdan çıktıktan sonra çalışma yok, Allah haftada İki buçuk gün tatil vermiş, demek ki insana lazım olan Dinlenme süresi 7 günü 3'e böldüğümüzde ne yapar 2+2+2+1 bir gün kalır o 1 günü de 3'e böldüğümüz zaman 24 üçe böl 8 saat demek olur ve bir günde nasil 8 saat uyku normal halde saglikli bir insanin uyumuasi gerekn zaman ise 2 gün 8 saatte haftada tatil olması lazım gelen zaman miktari, İki buçuk gün bize Elzem olan, lazım olan tatil miktari, ve bu çiğneniyor işte, ondan sonra insanlar hasta oluyor, psikolojik hasta, normal vücuttaki hastalıklar meydana çıkıyor dinlenememekten, uykusuzluktan hastalıklar çıkıyor.Al lah'ın kuralına uyan, dünyada cennet gibi cennetti yaşayacak. ve yine seneye bakincada aynen seneyi 3 e böl ayni miktar sen bazında mecburi tatil olmasi gereken miktari buluruz. İşte o yüzden dindeki kurallar, dünyayı ferah yurdu cennete çevirme kuralları. güzel yaşamın kuralları, Kuranı Kerim, şeriat, İslam, musevilik, isevilik demek, onunla dünyayı cennete çevirme kuralları, yoksa ahiret öldükten sonrasi için degil, ahiret, ahiret neresi? kabirde ne güzel olacak, toprağımız mı daha güzel olacak, toprağımızda çiçeklermi açacak, güllermi açacak, bumu yani bize fayda verecek olan, halbuki ahiret işte geleceğimizde ki dünyamızın güzelleşmesi, Cennet halini alması, dinlerin amacı, hedefi ve gayesindeki Mesele budur.
Ben sayfalarıma, birçok sayfadan alıntı yaparaktan, bilgiler, resimler, müzikler,video klipler ekliyorum. mesela o bilgi videoları falan var bu bilgiler benim sayfamda yayinlansada yani Benim marketim de satılıyor bile olsa, irdeleyin, inceleyin, doğruluğunu inceleyin, ondan sonra alın. Ben çünkü, her bilgiyi, hepsini Okuyup da incelemiş degilim, yani benim onayımdan geçmiş bilgi olarak sumuyorum onlari, ve altına kaynak veriyorum ki, bu falancı siteden, filanca adamdan kadindan, filanci siteden alınmıştır diyerekten bilgi veriyorum ki, o bilgiler, o sitelerin yazarlarının yorumu, veyahutta onlarin bilgisinin onayından geçmiş bilgiler, hepsi Benim onayım değil. Ben de o bilgiyi hazır buldum aldım, ekledim. Çünkü bir markette, mesela şu anki bizim buradaki marketlerde, viskisi de satılıyor, şarabı da satılıyor, haram olnlar yani, peyniri de satılıyor,.. helal olanlarida gün gelir Kuranı Kerim'de satılır değil mi satılmasada hediye edilir. helal şeyler de satılıyor bizim bildiğimiz şeyler de satılıyor, Türkiye'deki marketlerde aynı şekilde bunlar sigara olsun alkol olsun marketlerde satılıyor, yanında peynirde var, az ilerisinde rakı da satılıyor, nasil sen bunlari alirken kendin dikkat edip, helal yiyip iciorsan, senin sorumlulugunda ise, benim sayfadan alacagin bilgileride bir süzgecten gecir ki , sence dogrumu bunlar, bazen senin dogrularina ters olabilir. Öyle olunca ben de dükkanımda yahut yani sayfalarimda her şey olsun ki, her ne arayan, ne ararsa arasın, gelsin bizim marketten (sayfalardan) alsın (Parali degil bedava bunlar bizim sayfalarda) aradigini alirken, belki bir de bu vaazlarimiza, yani bize ait bilgilere rastlarda, belki bizim fikirlerimizi de ögrenir de, bizim yolumuza girer diye, herşeyden sayfalrimizda bulundurmaya calişiyoruz işte. Öyledir zaten market sistemi, o şekildedir zaten, sana reklam gönderirler, der ki : bu hafta domatesi 10 kuruş indirdik dersin, domates almaya gidiyorum diye gidersin, domates yanında, biber alırsın, turşu alırsın, Bilmem ekmek alırsın, peynir alırsın, işte ihtiyacin olan diger şeyleride oradanfiyatlari uygunsa ve ihtiyacın varsa bakar alırsın. Öyle olunca, yani Biz de, bize gelen ne ararsa arasın, Biz de arayıp bulsun, bize gelsin ki, oradan bir de bizim sayfalarımızdan, bize ait dini bilgilerimizden birilerine bakıp da, hoşuna giderse onlardan da alırsa, Biz de O sayede sevap kazanalım, fayda görelim diyerekten bu sayfalarımızı açtık, ve bilgi ve resim video paylaşımı yapıyoruz yıllardır işte. Benim felsefem, bu konudaki felsefem, görüşüm, bu yönde, bu minvalde yani. yoksa ben ban ait olmayan o her bilginin üzerineonayımı imzamı atmış değilim, ben bunlarin onaylıyorum demiş değilim. O bilgiler, aynı marketteki adam mesela takım elbise satıyorsa, takım elbise satan adam, her elbiseden 1 tane e kendisine diktirip giymiyor, her renkten bir tane giymiyor, O adam bir tane modelinden almış belki ama, 50 çeşit model takım elbise satıyor, benim sayfalardaki her bilgiyi de ben test ettim denedim değil, ben kaynağını göstermişim, kaynak olmasa bile bir yerden alıntı olabilir, önce siz eger alacaksniz, inceleyin doğruluğuna karar kılarsınız, O zaman kabul edin, benim markette(Sayfada) satılıyor(Paylaşılıyor) olsa bile, yani benim forumlarda benim sayfalarında yazılı olsa bile, izleyin, inceleyin, dinleyin, aklınıza yatıyor mu diye,vicdaniniza dine diyanete cennet kavramlarina adaletli bir dünya kurallarina uyuyor mu diye, ondan sonra karar verip alirsiniz. ben o bütün diger mallari bilgileri satmamdaki gaye, esas bana ait bilgileri resimleri ve benzeri meteryalleri size sunmak için, oradaki diger bilgi ve resimleri ve videolari da promosyon olarak sunuyorum cogunu yani.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
اِنَّ الَّذ۪ينَ يُبَايِعُونَكَ اِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللّٰهَۜ يَدُ اللّٰهِ فَوْقَ اَيْد۪يهِمْۚ فَمَنْ نَكَثَ فَاِنَّمَا يَنْكُثُ عَلٰى نَفْسِه۪ۚ وَمَنْ اَوْفٰى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللّٰهَ فَسَيُؤْت۪يهِ اَجْرًا عَظ۪يمًا۟
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
İnne-lleżîne yubâyi’ûneke innemâ yubâyi’ûna(A)llâhe yedu(A)llâhi fevka eydîhim© femen nekeśe fe-innemâ yenkuśu ‘alâ nefsih(i)(s) vemen evfâ bimâ ‘âhede ‘aleyhu(A)llâhe feseyu/tîhi ecran ‘azîmâ
Meali :
Sana bağlılık sözleşmesi yapanlar, o sözleşmeyi aslında Allah ile yapmış olurlar. Allah’ın eli onların elleri üstündedir. Kim sözünden cayarsa kendi aleyhine caymış olur. Kim de Allah’a karşı üstlendiği görevi yerine getirirse, Allah ona büyük bir ödül verecektir.
Sadakallahul Aziym Fetih Suresi 10. Ayet
Üzerinde tartışılan bir konuda Kuranı Kerim'de bir ayet var Onların elinin üzerinde onun eli vardır yani "yedullahe fevka eydihim" onun eli onların elinin üzerindedir, o diye kastedilen burada Allah, Allah'ın eli onların elinin üzerindedir, ve bu minvalde bir hadiste de bunu açıklamış Peygamberimiztefsir etmiş Bu ayeti kerimeyi ve demiş ki işte Allahu Teala Kutsi hadiste :
Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz kıldığım şeyleri eda etmesidir. Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder, sonunda sevgime erer. Onu bir sevdim mi artık ben onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı aklettiği kalbi, konuştuğu dili olurum. Benden bir şey isteyince onu veririm, benden sığınma talep etti mi onu himayeme alır, korurum.
( Hadis-i Şerif , Buhârî, Rikak 38)
demiş işte bu ayeti kerime yani onların elinin üzerinde onun eli vardır ayetinden çıkaratan yazılmış uyduruk bir hadisdir diyerekten bazı hocalar bu hadisi yalanlyior ve oradaki o el teşbih ve benzetmedir diyorlar ve, Allah'ın elimi var diyorlar, teşbihdir sadece diyorlar, ve bu ayeti El almış hadis uydurmuşlar, böyle bir hadis ile milleti kandırıyorlar diyorlar. Halbuki Allah, dünyadaki işlerini görürken hücceti ve ordusu ile enip gelip de öyle yapmıyor, ya nasıl yapıyor? Ahmet amcanın eliyle, Mehmet amcanın biberiyle, Fatma teyzenin domatesiyle,.... yapıyor bu işleri. Bilmem falanca amcanın fabrikasından, filanca amcanın terazisiyle , yine falancinin radyosuyla,...... yapıyor. öyle olunca Allah'ın eli onların elinin üstündedir, yahutta, Allah bazılarını sevince, onlar Allah'ın eli ile tutar, Allah'ın gözüyle görür, Allah'ın kulağı ile duyarlar, o zaman Allah'ın eli kolu kulağı var mı? var ama bizim bildiğimiz gibi değil, ve şöyle yola çıkarsak bu konuda, Allah herkese ruhundan üfledi ise, Bizler Allah'ın parçalarıyız, herkes de bir parçası varsa, Allahu Teala'nın, herkeste, ruhundan parça bir ruhu varsa, Bizler Allah'ın ruhunun parçalarıyız, o zaman hepimizin toplamı ne olmuş oluyor, Allah olmuş oluyor, o zaman Ne oldu Haşa Biz hepimiz Allah mıyız, Allah ne diyor
Biz yaptık biz de ettik
Mesela, Kur'ân'ın indirildiğini haber veren bütün âyet-i kerimelerde "Biz indirdik" buyurulur.
"Kur'ân'ı kesinlikle biz indirdik, elbette onu yine biz koruyacağız." (Hicr, 9)
"Bulutla gölge yaptık." (Bakara, 57)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَمَا رَمَيْتَ اِذْ رَمَي ا
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
vemâ rameyte iż rame.
Meali :
(O Taşı) Attığın zaman da sen atmadın, biz attık. (Allah attı.)
Sadakallahul Aziym Enfâl Suresi 17. Ayetten pasaj
Biz söyledik, biz attık, biz kim? İşte biz hepimiz, simurq, simurq yani üçler, yediler Kırklar, üçyüzlerler (Bedir savaşı sahabelerinin sayısı 313,5...), bunlar, işte biz, Allah da dünyada işlerini, halifesi İnsanoğlu üzerinden yürütüyor, Allah'ın dünyadaki eli bizleriz, Allah'ın dünyadaki gözü bizleriz, ve biz Allah'ın parçalarıyız, ve bütünümüz O, Hu ve Hüve o demek, İşte o yaptı, O etti, o söyledi gibi veya biz.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
لَيْسَ الْبِرَّ اَنْ تُوَلُّوا وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلٰكِنَّ الْبِرَّ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيّ۪نَۚ وَاٰتَى الْمَالَ عَلٰى حُبِّه۪ ذَوِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينَ وَابْنَ السَّب۪يلِ وَالسَّٓائِل۪ينَ وَفِي الرِّقَابِۚ وَاَقَامَ الصَّلٰوةَ وَاٰتَى الزَّكٰوةَۚ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ اِذَا عَاهَدُواۚ وَالصَّابِر۪ينَ فِي الْبَأْسَٓاءِ وَالضَّرَّٓاءِ وَح۪ينَ الْبَأْسِۜ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ صَدَقُواۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Leyse-lbirra en tuvellû vucûhekum kibele-lmeşriki velmaġribi velâkinne-lbirra men âmene bi(A)llâhi velyevmi-l-âḣiri velmelâ-iketi velkitâbi ve-nnebiyyîne veâte-lmâle ‘alâ hubbihi żevi-lkurbâ velyetâmâ velmesâkîne vebne-ssebîli ve-ssâ-ilîne vefî-rrikâbi veekâme-ssalâte veâtâ ezzekâte velmûfûne bi’ahdihim iżâ ‘âhedû(s) ve-ssâbirîne fi-lbe/sâ-i ve-ddarrâ-i vehîne-lbe/s(i)(k) ulâ-ike-lleżîne sadekû(i)(s) veulâ-ike humu-lmuttekûn.
Meali :
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!
Sadakallahul Aziym Bakara Suresi 177. Ayet
İhsan Eliaçık Hoca'dan bir şey duydum, Bakara Suresi 177 ayette ki iyilik bir değildir ayetini yorumunu,
bizde bu konuya Bizim daha önceki yazılarımızda anlattığımız bir yorumumuzda şu idi : mesela adam Çayıra gitmiş altlarını çayırda otlatırken, atları kaçıp gitmesin diye bir tane kazık çakmış, onu Atını da oraya bağlamış, ve daha sonra akşam evine giderken kazığı çıkarmamış, başka bir müslümanda gelirde altını buraya bağlar, Bir de kazık çamak için uğraşmaz diyerekten kazığı çakılı bırakmış öyle gitmiş, ve kendince bir hayır işlemiş, iyilik yapmış. ertesi gün başka bir adam gelmiş, oradan geçerken ayağa kazığa takılmış düşmüş, Kim koydu buraya bu kazığı diyerekten kalkmış o kazığı sökmüş çıkarmış atmış oradan, başka bir Müslümanın ayağına da takılır düşer diyerekten. O da bir iyilik yapmış bununki de iyilik, onun ki de ona göre iyilik, öbürüne ki de, öbürüne göre iyilik. o zaman iyilik Kime göre?
Arıya göre bir iyilik, arıya polen çiçek verirsen, gül çiçek dikersen, sen ona iyilik etmiş olursun, onu ve kolonisini kovanlar ile korur muhafaza edersen iyilik etmiş olursun. ama bir kediye köpeğe iyilik için, çiçek dikip de, alsana fayda veriyorum, iyilik ediyorum dersen olur mu? köpek çiçeği ne yapsın, köpek ve kediye et ve yal veya onmun yicegi yemek ve su ve barinak vercekskin ki ona iyilik olsun, yine koyuna ot vereceksin,.. herkese göre iyilik farklı, herkesin iyilik algısı, ve iyilik, o da sana iyilik ediyorsun diye bal veriyor, köpekten de bal beklenmez ki, köpek kapını bekler, Herkesin yaptığı iyiliği de farklı, iyilik algısı da farklı, Senin yapacağın iyilik de farklı, o zaman Bakara suresi 177 ayetteki iyilik bir değildir, bunu bu şekilde tefsir ettim bende.
"Ve cennette, kırk kap yemek yerler de karınları şişmez."
diye bir ayet veyahut Hadis i Şerif var galiba? bugün Adam az duruyor Kola içiyor az duruyor bir kahve getiriyor az duruyor bir çay içiyor az duruyor bir cips yiyor az duruyor az duruyor bir ekmek ve ekmeğin yanında peynir zeytin Tereyağı bal yiyor, az duruyor Ondan sonra akşam yemeği öğlen yemeği diyor öğlen yemeğinde diyor ki fırın güveç yaptım diyor, güvecin içine patates katmış et katmış domates katmış biber katmış salça katmış bilmem ne katmış etti sana 40 tane çeşit, 40 tane çeşit, 40 tane çeşit katmış içine, Allah'ım ya rabbi, eşi de bunu yediği zaman karında şişme olmaz hadisi, onu Öğlen yemeği diye yiyoruz, berikini ara aparatif diye, yaz içecekleri de, ara su içecekleri de içiyoruz, hiç karnımızda şişmiyor, ve Muhammed vaktinde adamların midesi nezelmiş, içine 2 tane hurma atsan şişiyor, bizim mideler büyümüş lastikli mübarek, içine dök dök dök bir şey yok gibi, onlar 2 hurma yedimi dermanları kesiliyor mideleri yoruluyor dermanı kesiliyor, Yani 40 kap onlara şişkinlik vermez budur yani yerler içerler şişkinlik olmadan gezerler budur. Bu ayeti kerime veya hadis ne ise budur yani, şu an yaşanıyor bu, yani şu anki dünyamızda mevcut, veya yaşanmakta, ve bu cennet vakitlerindeki İşte bizim vaktiimizi tarif ediyor.
Bazi cehennem veya cennet tasvirleride şöyledir :
Üstüne de kaynar su içeceksiniz - cay kahve
Gömlekleri katrandandır - petrolden üretuilen elbilsler naylon elbisler sentetik elbisler
Başlarının üstünden kaynar su dökülür - Banyo dus
Onlara kızgın bir kaynaktan su verilir. (ĞAŞİYE/5) maden suyu iciyoruz
Sonra üzerine onlar için kaynar bir içecek vardır. (SAFFAT/67)
İşte artık tatsınlar onu ki, o kaynar su ve irindir. (SAD/57)
kahve cay vazgcilmez sicak icecekler soguk icecekler
Cehennemde yiyecekleri
Elbette bir ağaçtan, zakkum ağacından yiyeceksiniz.
Karınlarınızı hep onunla dolduracaksınız. (VAKİ'A/52-53)
Onlar için kuru bir dikenden başka yiyecek de yoktur.
O da ne besler, ne de açlığı giderir. (ĞAŞİYE/6-7)
Nasıl, bu mu daha hayırlı konukluk için, yoksa zakkum ağacı mı?
Gerçekten biz onu zalimler için bir fitne (imtihan) yaptık.
O bir ağaçtır ki cehennemin dibinde çıkar.
Tomurcukları şeytanların başları gibidir. (SAFFAT/62-65)
Gerçekten zakkum ağacı,
Günahkârların yemeğidir.
O pota gibi karınlarda kaynar.
O, kızgın bir sıvının kaynaması gibidir. (DUHAN/43-46)
Bir irinden başka yiyecek de yok. (HAKKA/36)
Demir kamçılarla kamçılanacaktır
Bir de bunlara demirden kamçılar vardır. (HAC/21)
-
Başlarının üstünden kaynar su dökülecektir
Şu ikisi Rableri hakkında tartışmaya girmiş iki hasımdır. O'nu inkar edenler için ateşten elbiseleri biçilmiştir. Başlarının üstünden kaynar su dökülür. (HAC/19)
-
Cehennemde giyecekleri
Gömlekleri katrandandır ve yüzlerini ateş kaplar. (İBRAHİM/50)
Şu ikisi Rableri hakkında tartışmaya girmiş iki hasımdır. O'nu inkar edenler için ateşten elbiseleri biçilmiştir. Başlarının üstünden kaynar su dökülür. (HAC/19)
-
Cehennemde yiyecekleri
Elbette bir ağaçtan, zakkum ağacından yiyeceksiniz.
Karınlarınızı hep onunla dolduracaksınız. (VAKİ'A/52-53)
Onlar için kuru bir dikenden başka yiyecek de yoktur.
O da ne besler, ne de açlığı giderir. (ĞAŞİYE/6-7)
Nasıl, bu mu daha hayırlı konukluk için, yoksa zakkum ağacı mı?
Gerçekten biz onu zalimler için bir fitne (imtihan) yaptık.
O bir ağaçtır ki cehennemin dibinde çıkar.
Tomurcukları şeytanların başları gibidir. (SAFFAT/62-65)
Gerçekten zakkum ağacı,
Günahkârların yemeğidir.
O pota gibi karınlarda kaynar.
O, kızgın bir sıvının kaynaması gibidir. (DUHAN/43-46)
Bir irinden başka yiyecek de yok. (HAKKA/36)
-
Cehennemde içecekleri
Üstüne de kaynar su içeceksiniz.
Susuzluk illetine tutulmuş develerin içişi gibi içeceksiniz. (VAKİ'A/54-55)
Dinlerini bir oyun ve bir eğlence edinen ve kendilerini dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak! Ve hiçbir kimsenin kazandığı şey yüzünden kendisini helake atmamasını, kendisi için Allah'tan başka hiç bir dost ve hiçbir şefaatçi bulunmadığını Kur'ân ile hatırlat. O, azaptan kurtulmak için bütün varını feda etse, kendisinden alınmaz. Onlar kazandıkları şey yüzünden helake uğratılmışlardır. Onlar için, inkâr ettiklerinden dolayı kaynar bir içecek ve can yakıcı bir azab vardır. (EN'AM70)
Ardından da Cehennem vardır, orada kendisine irinli su içirilecektir.
Onu yutmaya çalışacak, fakat boğazından geçiremeyecek ve her yandan ona ölüm gelecek, fakat o ölemez. Arkasından da çetin bir azab gelecektir. (İBRAHİM/16-17)
Onlara kızgın bir kaynaktan su verilir. (ĞAŞİYE/5)
Orada ne bir serinlik tadacaklar, ne de içecek bir şey.
Ancak bir kaynar su ve irin (içecekler). (NEBE/24-25)
Sonra üzerine onlar için kaynar bir içecek vardır. (SAFFAT/67)
Dönüşünüz hep O'nadır. Allah'ın vaadi haktır. Herşeyi ilk baştan yaratan O'dur. Sonra iman edip salih amel işleyenleri hak ettikleri ölçüde mükâfatlandırmak için geri döndürecek olan yine O'dur. Kâfirlere de inkâr ettikleri için kaynar sudan bir içki ve acıklı bir azap vardır. (YUNUS/4)
İşte artık tatsınlar onu ki, o kaynar su ve irindir. (SAD/57)
-
Allah onlarla konuşmaz
(Allah) buyurur ki: Alçaldıkça alçalın orada! Bana konuşmayın artık. (MÜ'MİNUN/108)
Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlar var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur; Allah kıyamet günü onlarla hiç konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için acı bir azab vardır. (AL-İ İMRAN/77)
-
Cennettekilerden su ve rızık isteyeceklerdir
Cehennemdekiler, cennettekilere: "Bize biraz su akıtın veya Allah'ın size verdiği rızıktan bize de verin." diye seslenirler. Cennettekiler de: "Allah, bunların ikisini de kâfirlere haram kıldı." derler. (A'RAF/50)
-
Cehennemden kaçış olmayacaktır
Günahkârlar ateşi görmüşler de artık ona düşeceklerini anlamışlardır. Fakat ondan kaçıp sığınacak bir yer bulamazlar. (KEHF/53)
-
Yok olmayı isteyeceklerdir
Biz sizi yakın bir azap ile uyardık. O gün kişi ellerinin ne takdim ettiğine bakacak ve kâfir diyecek ki: "Ah ne olaydı, ben bir toprak olaydım." (NEBE/40)
Elleri boyunlarına bağlı olarak onun dar bir yerine atıldıkları zaman da, oracıkta yok olmayı isterler.
(Onlara şöyle denilir) Bu gün bir yok olmayı değil, nice yok olmaları isteyin! (FURKAN/13-14)
Onlar cehennem bekçisine: "Ey Mâlik! Rabbin artık bizi öldürsün." diye seslenirler. Mâlik de: "Siz böylece kalacaksınız." der. (ZUHRUF/77)
Rabbim, mehdi ve cemaatine ve sevenlerime ve sevdiklerime, bu dünyadaki cennetin kıymetini bilip, cennete Talip olmayı, cehennemini de tanıyıp bilip, ondan da sakınmayı Müyesser kılsın Amin.
--oOo---
أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ
''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '
وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.
سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve
etûbu ileyk.
--OoO--
Kar©glan
Başağaçlı Raşit Tunca
Schrems, 04 Mart 2019 Pazartesi
Original Kar © glan