09-01-2020, 01:55 PM
Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin Marifetnamesi 22 Bölüm
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Hava küresinin alt tabakasında meydana gelen diğer atmosferik olayları, yani Samanyolu, hâle, sis, kırağı jaleyi; sabahı, şafağı, gölgeyi, gece ve gündüz saatlerini; ayları ve yılları ve zamanları beş madde ile açıklar.
Birinci Madde
Gökkuşağını, hâleyi, sisi, kırağıyı ve jâleyi bildirir.
Ey aziz, malum olsun ki, filozoflar demişlerdir ki: Ebe kuşağı dedikleri gökkuşağı, yağmurdan veya bahardan meydana gelen, şeffaf, saf, yuvarlak ve küçük su zerreciklerine güneşin ışığını vurmasından ortaya çıkar. Bunun açıklanması budur ki: bu zerrecikler, güneşin karşı tarafında öyle bir yerde bulunmak lazımdır ki, bu zerreciklerin her birinde göz şuası güneşe aksetmiş ola. Bu aksetme o zaman olur ki, bu zerreciklerin gerisinde karanlık bulut gibi kesif nesne bulunup, ayna misali olur. Güneş dahi ufka yakın olup, sıcaklığı az olur. Bakan, sırtını güneşe verip, o zerreciklere döner.
Yani güneşle o zerreciklerin arasında ola, ta ki göz şuası, o zerreciklerden güneşe aksetmiş ola. O anda, o bakana o zerreciklerin er birinden ancak güneşin şuası görünür, şekli görünmez. Çünkü göz şuasından akseden cilalı nesne, oldukça küçük olduğundan, karşısında bulunan ışıklı nesnenin ancak ışığını ve rengini gösterir, şeklini ve heyetini göstermez. O su zerreciklerini dairenin yarısından azı, ışıklı bir kavis şeklinde olur. Bu kavis,güneşin yükselmesi sebebiyle eksilir. Güneşin düşüşü kadar da çoğalır. Zira ki güneş, o dairenin, merkezinde olduğunda, ufuktan yükseldikçe, mukabili olan dairesinin ufuk üstünde azı kalır. Güneş ufka inip, yakın olduğunda, o yarım dairenin kavsi, ufka teğet olan iki tarafından çoğalır ki, o iki taraf zerrelerinden gözün şuası güneşe aksetmiş olmaya başlar.
Hazreti Şeyh İbn-i Sina Şifa adlı kitabında yazmıştır ki: "Tus ile Maverd arasında, büyük bir dağ üzerinde idim. Gök açıktı. Sahra ile aramızda, dağın ortasında bulut var idi. Hava rutubetliydi. Ben o karanlık buluta bakıp gökkuşağı renginde tam bir daire gördüm. Ben o dağdan indikçe, o daire küçülürdü. Ta ki ben eteğe ulaştığımda, o daire kayboldu."
Bu gökkuşağının renkleri, güneş ışınlarının çeşitli renklerdeki bulutlarla karışmasındandır. Çünkü üst tarafı güneşe yakın olduğundan parlaklığı fazla olup, zaferan kırmızısı görünür. Alt tarafı, güneşten uzak olduğu için parlaklığı azalıp, turuncu görünür. İki rengin arası, ikisinden bileşen çimen yeşili görünür. Van'da, Hizan kalesinde, sonbaharda; ay, dolunay iken orada ufka bitişik, belirtilen renklerde, gök kuşağı ortaya çıkıp görülmüştür. Şekli aşağıdadır. Hâle: O dahi şeffaf küçük daire şeklindeki su zerreciklerinde ay ışığının Renk oluşturmasından, ayın çevresinde harman misali oluşan beyaz, yuvarlak bir dairedir. Bunun açıklanması budur ki: Hâleye bakan kimseyle ayın arasında, bu zerrecikler öyle bir yerde bulunmalıdır ki, her birinde göz şuası aya aksetmiş ola. Bakan, o zerrelere baktığında, her birinde ayın ışığını görür. Lâkin o zerreler çok küçük olduğu için ayın şekil ve görüntüsünü göremez. Bunların toplamı ya tam veya eksik bir daire şeklinde olur ki, hâle odur. Havanın rutubetinden meydana geldiğindendir ki, yağmurun yağacağına delalet eder. Eğer, aynı nitelikleri taşıyan iki bulut üst üste bulunsa, o zaman iki hâle oluşur. Alttaki bize yakın olduğundan daha büyük görünür. Eğer bulutlar ikiden fazla olursa, hâle dahi onların sayısınca olur. Ay ışığının yedi hâlesi gözlenmiştir. Zufera: Güneş hâlesidir. O nâdir bulunur. Zira ki güneş, ufuktan uzak oldukça, hareketinin tesiri şiddetli olduğundan, hâlenin niteliklerini taşıyan bulutlar gibi ince bulutları çözüp, havaya döndürür. İbn-i Sina merhum, Şifa adlı kitabında yazmıştır ki: "Güneşin çevresinde gökkuşağı renginde, tam hâle ve eksik hâle müşahede etmişimdir." Bu hakir müellif, bu kitabı yazmaktan ir sene önce, Pasin ovasında, ilk bahar sonunda, zeval vaktinde; tam güneş hâlesini dostlarla hayret ederek müşahede eylerken, bizimle birlikte 142 yaşında bir ihtiyar bulunup, o dahi o hâleye şaşkınlıkla bakıp: Ben bu yaşıma geldim. Çok acayiplikler görmüşüm. ömrüm içinde güneşin harman eylediğini görmemiştim. şimdi bunu dahi seyrettim, demiştir. sisin, kırağının ve çisenin maddi sebepleri: Yukarı çıkan buhardır ki, hem kendisi az, hem harareti zayıf olduğundan, soğuk tabakaya ulaşmayıp, kendi aşağı tabakasında kalıp, yere inmeğe başlar. Eğer o esnada ona, soğuk isabet etmediyse, dağ başlarını kuşatıp, yeryüzüne dağılıp, duman gibi gerisini örter ki, sis odur. Az bir hararetle havaya dönüşür gider. Eğer o zayıf buhar, aşağıya inişte soğukla karşılaştıysa, o anda soğuğun şiddetiyle donarsa, ufak ve berrak olup, zerreler benzeri iner ki, kırağı dedikleri odur. Eğer o buhar, o soğukla donmazsa, suya dönüşüp, bitki yaprakları üzerine inip, inciler benzeri damlalar olur ki, jâle, şebnem ve çise dedikleri odur. Durumun gerçeği budur ve açıklanan atmosferin cümlesi bileşik cisimlerden sayılmıştır. Lâkin unsurlardan başkalaşmadan, bileşmiştir onun için böyle çabuk değişime uğrar bulunmuştur. (Kendisinden başka ilah olmayan, nimet verici ve celâl sahibi, hakîm ve sânî bulunan Allah münezzehtir.)
İkinci Madde
(İkinci madde kitapta yoktu... aslına sadık kaldık..)
Üçüncü Madde
Gece ve gündüzün itibarî sınırını ve saat miktarını bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar ve matematikçilere göre: Bir gün bir gecesiyle, güneşin gün yarısı dairesinden ayrılıp, küllî hareketle yine ona döndüğü zamanıdır. Halka göre gece ve gündüz, güneşin batımından, yine batışına değindir. Bir gün bir gecenin başlangıcını, güneşin, burçlar kuşağının her bir noktasını geçmesinden farz etmek mümkündür. Lâkin müneccimler, gün yarısı dairesinden başlamayı ıstılah etmişlerdir. Zira ki burçlar feleğinden birer yay olan doğu ve batı farkları, ufuklar nedeniyle duraklarda çok olur. Fakat gün yarısı dairesi nedeniyle burçlar feleğinin kavis farkı her enlemde eşittir. Zira ki gün yarısı dairesi bütün duraklara ekvator ufuklarının birisi olduğu için onun ufku makamında durucu olur. Bir gün bir gecenin zamanı, küllî hareketin bir devresi üzerine güneşin, o sürede, burçlar feleğinden batıya değin hareketiyle seyrettiği doğuş yerleri miktarı fazla olur. Gündüzün zamanı, matematikçilere göre, güneşin doğuşundan batışına varıncaya değindir. Din bilginleri katında, şer'î gün, ikinci fecrin doğmasından güneşin batmasına dektir. Şu halde gecenin zamanı, iki mezhebe nispetle gizli değildir. Matematikçiler kendi gece ve gündüzlerinin her birin ortalama saatlere ve zamanî saatlere taksim etmişlerdir. Ortalama saatlerin miktarları, başlangıçta eşit olduğundan, bunlara: Eşit saatler dahi derler. Bu ortalama saatlerin her biri, küllhi hareketin 15 derece devretmesinin miktarıdır. Zamanî saatlerin miktarları, günlerin ve gecelerin miktarları farkıyla değişik olduğundan, bunlara: Eğri saatler dahi derler. Şu halde bu zamanî saatler, gündüzün ya gecenin ilk 12 cüzünden bir cüzdür. Zira ki gündüz geceden uzun olursa, gündüzün saatleri gecenin saatlerinden uzun olur. Eğer gündüz geceden kısa olursa, saatleri dahi onunkilerden kısa olur. Şimdi bundan anlaşıldı ki, gündüzün uzaması ve kısalmasıyla, ortalama saatler değişir; zamanları ve bölümleri değişmez. Zira ki bölümleri dakika 15 derecedir. Gündüzün uzaması ve kısalması hasebiyle zamanî saatlerin zamanları farklı olur; sayıları farklı olmaz. Çünkü daima 12'dir. Matematikçiler, yıldızların hükümlerinde zamanî saatler itibar edip, sair hesaplar için ortalama saatle seçmişlerdir. Eşit saatler ile eğri saatlerin sayı ve parçaları, gece ve gündüz eşitliğinde eşit olur. Zamanları, saatleri, gündüz ve geceyi döndüren Allah münezzehtir.)
Dördüncü Madde
Hakiki güneş senesini, yıldızlara ve burçlara göre ayları, Rumî ayların isimlerini bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar ve müneccimler sözbirliğiyle demişlerdir ki: Hakiki güneş senesini müddeti, burçlar feleğinin farz olunan bir noktasından güneş kursu, kendine özgü batıya yönelik hareketiyle ayrılıp, ta yine o noktaya dönünceye dek geçen zamandır. ama müneccimler, güneş senesinin başlangıcını, güneşin koç burcunun tepesine girmesinden başlatmışlardır. 12 burcun her birine geçişini, ayların başları itibar edip, her burcun geçiş süresini bir ay saymışlardır. güneş senesinin gün sayısı, 365 ve 1/4 gündür. Burada günden murat, bir gün bir gecesiyledir. Bu yıldızların burçlarına göre ayların gün sayısı, ebced hesabıyla şu beytin lafızlarıdır: Gerçi güneş senesinin burçlar hesabıyla ayları budur. Lâkin İskender İbn-i Filozof'-i Rumî, güneş senesinin aylarının başlangıçlarını, müneccimlerin farz eylediği burçların evvellerinden onar gün önce itibar edip, güneş senesinin başlangıcını güneşin koç burcunun tepesine girmesinden on gün önce başlatmışlardır. Her bir ayı bir isimle tahsis edip, Rumî aylar nâmıyla şöhret vermişlerdir. Her bir ayı bir isimle tahsis edip, he bir mevsim için, üç ay tayiniyle sonuca ermişlerdir. Ama ilkbahar ayları: Mart, Nisan, Mayıs'tır. Yaz ayları: Haziran, Temmuz, Ağustos'tur. Sonbahar ayları: Eylül, Ekim, Kasım'dır. Kış ayları: Aralık, Ocak, Şubat'tır. Halen diyarınızda meşhur ruznâmelerde yazılmış olan bu aylardır ki, gün sayıları şu beyitte malûmdur.
Beşinci Madde
Kamerî seneyi ve aylarını; Arabî ayların isimlerini; Arabî ve Rumî ayların ilk günlerini bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar ve matematikçiler ittifak üzere demişlerdir ki: Ay senesi, 12 kamerî aydır. Her bir kamerî ay, ayın güneşten farz olunan yerinden kendi batıya yönelik hareketiyle ayrılmasından yine o yere dönünceye dek geçen zamandır. Ayın, güneşten farz olunan konumlarının ortaya çıkışı hilâldir. Dinî işlerde belirleyici olan, hilâlin görünmesidir. Araplara göre ayın ilk günleri hilâldir. Lâkin hilâlin görünmesi, bölge frakları sebebiyle değişiktir. Bunun için matematikçiler, kamerî ayların başlangıçlarını, güneş ile ayın toplanmasından ve ayın görünmemesinden itibar etmişlerdir. Ayın zamanı, iki toplanma arasındadır. Günlerinin sayısı, 29,5 gündür. Bu kamerî seninin zamanı: 354 ve 1/5 ve 1/6 gündür. Güneş senesinden on gün 20,5 saat noksandır. Bu kamerî senenin başlangıcı, muharrem ayının başlangıcıdır. Arabî ay senesi, Rumî seneden on gün 20,5 saat noksan olduğundan, bir yılda, yaklaşık 11 gün önce gelir. Mesela bir sene mart ayıyla muharrem ayının başlangıçları, aynı gün olsa; bu iki ay birbirine uygun gelse, hicrî seninin 1154. senesi gibi, nevruzla aşure bir günde tesadüf kılsalar: Kaçınılmaz olarak gelecek senede muharrem hilâli, mart ayından 11 gün önce görünür. Şu halde beher sene bu öne geçmeyle, 33 senede bir devresini tamamlayıp, yine muharremin başlangıcı, martın başlangıcı olur. Lâkin bir ay senesi, güneş seneleri içinde yok olur. Zira ki 34. muharremdir ki, 33. martla aynı gelir. Çünkü bu kameri ay, o dört mevsimi anlatıldığı gibi devredip, bir mevsimde karar bulmazlar. Onun için bunar, bir mevsime mensup olmazlar. Şu halde her iki ayı, bir eş itibariyle, birini 29 gün ve birini otuz gün sayıp, senenin başlangıcını, muharrem ayından saymışlardır. Kamerî ayların isimleri: İlk ay muharrem, bir muhterem aydır ki, onuncu günü aşure bayramıdır. Onun arkadaşı safer'ül-hayrdır. Sonra Rebiyülevvel, bir muazzam aydır ki, 12. gecesi, Habib-i Ekrem sallallahü aleyhi ve sellemin oğlumudur. Sonra Rebiülahir muhteremdir. Sonra Cemadülüla bir mübarek aydır ki renklidir. arkasından camazil ahirdir. Sonra Receb-i esam rağbet görmüş bir aydır ki, ilk cuma gecesi regaip gecesidir. Şaban bir hayırlar ayıdır ki, 15. gecesi berat gecesidir. Ramazan-ı şerif bir mübarek aydır ki, 27. gecesi, kadir gecesidir. Şevval-i saiddir ki, başı fıtır (Ramazan) bayramıdır. Ondan sonra zilkadedir ki, onun arkadaşı zilhiccedir. Onuncu günü hacılar (kurban) bayramadır. Bu ay, senenin mührüdür. Arabî ve Rumî ayların ilk günlerini bulmayı ikişer beyt ile eda eden "gurrenâmemiz"in bölümün sonu olması münasip görülmüştür. Bu hevalardan hevesimiz yorulmuştur.
NAZIM
Hakk'a hamd ve Habibine selam et / Her ayda ruz-u şeb saat be saat
Çün dört beyt iki gurre mücmelidir / Hurufun şehr,i hâkim bilmelidir
Şuhûr-u hâkimin cem' etmelisin / İki hafta anınla gitmelisin
O mecmuu ne günde kim bulursun / O şehrin gurresin ol gün bulursun
Kaçında şehr-i Rûm'un gurredir bil / Bul anda Rûmî'den hem şehr-i şer'î
Burucu aslî bil her şehri fer'i / Mukaddem beyt 12 kelimedir tam
Hurûfudur şuhûr-u şer'a erkâm ikinci beyti sekiz kelimedir al / Hurufun şehr,i şer'a hâkim sal
Üçüncü beyttir tertib-i manzum / Şuhûr-u Rûmî'dir anınla malûm
12 kelimedir beyt 12 ay / Evail-i hurufu şehr erkamıdır say
Şuhûr-u ruma âzerle bile bede' et / Muharremden şuhûr-u şer'î say git
Şuhûr-u ruma tâbi beyt-i râbi / Ve yekşenbe hurufun oldu ami
Çün yirmisekiz huruf oldu her yıl / Şuhûr-u ruma hâkimdir biri bil
Ehe zed bûd o sekiz harf olur kim / Şuhûr-u şer'a her yıl biri hâkim
Çu hicret-i sâli binyüzaltmış ve beş / Bu şehrin hâkimi vardır rakam-ı şeş
Bu şal içre çün âzâr gurre buldu / Eced-i cimîde ruma hâkim oldu
Çün altmışaltı olur sal-i hicret / İki hâkim iki da olur elbet
Bu tertib üzere hâkimler gider kim / Ehe zed bûdun oluş devri daim
Velîkin hâkim-i rum ahrafı çok / Bu sal-i hicrile devr ettiğiçin
Bu salın eşhuru eyler tahavvül / 33 yılda bir yıldır tedahül
Mutabık gelse âzerle muharrem / Bu hicret salini bir tarh et ol dem
Çü gurrenâmeler nazm etti / Hakkı Şuhûr-u dehr ile bil sun'-u Hak'kı
(Bu şiirde ebced hesabıyla ayların başlangıçları anlatılmaktadır. Daha sonra bir cetvelle hicrî ve Rumî senelerin ve ayların birbirine çevrilesi anlatılmakta ve gösterilmektedir. Günümüzde bu konuda çeşitli kitaplar yayımlanmış olup; hicrî senenin hangi ayının hangi gününün, Rumî veya miladî senenin hangi ayının hangi gününe rastladığı gösterilmiştir. Bu kitaplardan herhangi birini edinen okuyucularımız, aradıkları ayı ve günü kolaylıkla bulabileceklerinden, buradaki karmaşık çizelgeyi vermeyi gereksiz bulduk. Yalnızca burçlarla ilgili iki çizelgeyi veriyoruz.) Bu iki sayfanın başlarında çizilmiş olan feleğî burçlarla Rumî ayların yukarıdaki ve aşağıdaki rakamlarından murat budur ki:
Meselâ koç burcunun başlangıcı artın 11'indedir. bitişi ise nisanın dokuzundadır. Koç burcu otuz gündür, mart ayı 31 gündür. Kuzey saati, karşılıklı altı burca tiksim olunmuştur. Saat rakamlarının yazılışı, burçların önündedir.
Meselâ koç burcunun başlangıcında gün, 12 saattir, dakika yoktur. Gece de 12 saattir. Gün ortası altı saattir. İlk ikindi dokuz saat 26 dakika, yatsı bir saat 32 dakika ve imsak on saat 13 dakikadır.
Mesela koç burcunun sonu, başak burcunun başlangıcıdır. Başağın bitimi koçun başlangıcında tamam olur. Öteki burçlar bu kıyasla malûm olur. Martın onuncu günü balığın sonudur ve martın başlangıcı balığın 21'indedir, bitimi koçun 21'indedir. Şubatın başı kovanın 23'ündedir, bitişi balığın yirmisindedir. Güney saatleri de karşılıklı altı burca taksim olunmuştur.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Hava küresinin alt tabakasında meydana gelen diğer atmosferik olayları, yani Samanyolu, hâle, sis, kırağı jaleyi; sabahı, şafağı, gölgeyi, gece ve gündüz saatlerini; ayları ve yılları ve zamanları beş madde ile açıklar.
Birinci Madde
Gökkuşağını, hâleyi, sisi, kırağıyı ve jâleyi bildirir.
Ey aziz, malum olsun ki, filozoflar demişlerdir ki: Ebe kuşağı dedikleri gökkuşağı, yağmurdan veya bahardan meydana gelen, şeffaf, saf, yuvarlak ve küçük su zerreciklerine güneşin ışığını vurmasından ortaya çıkar. Bunun açıklanması budur ki: bu zerrecikler, güneşin karşı tarafında öyle bir yerde bulunmak lazımdır ki, bu zerreciklerin her birinde göz şuası güneşe aksetmiş ola. Bu aksetme o zaman olur ki, bu zerreciklerin gerisinde karanlık bulut gibi kesif nesne bulunup, ayna misali olur. Güneş dahi ufka yakın olup, sıcaklığı az olur. Bakan, sırtını güneşe verip, o zerreciklere döner.
Yani güneşle o zerreciklerin arasında ola, ta ki göz şuası, o zerreciklerden güneşe aksetmiş ola. O anda, o bakana o zerreciklerin er birinden ancak güneşin şuası görünür, şekli görünmez. Çünkü göz şuasından akseden cilalı nesne, oldukça küçük olduğundan, karşısında bulunan ışıklı nesnenin ancak ışığını ve rengini gösterir, şeklini ve heyetini göstermez. O su zerreciklerini dairenin yarısından azı, ışıklı bir kavis şeklinde olur. Bu kavis,güneşin yükselmesi sebebiyle eksilir. Güneşin düşüşü kadar da çoğalır. Zira ki güneş, o dairenin, merkezinde olduğunda, ufuktan yükseldikçe, mukabili olan dairesinin ufuk üstünde azı kalır. Güneş ufka inip, yakın olduğunda, o yarım dairenin kavsi, ufka teğet olan iki tarafından çoğalır ki, o iki taraf zerrelerinden gözün şuası güneşe aksetmiş olmaya başlar.
Hazreti Şeyh İbn-i Sina Şifa adlı kitabında yazmıştır ki: "Tus ile Maverd arasında, büyük bir dağ üzerinde idim. Gök açıktı. Sahra ile aramızda, dağın ortasında bulut var idi. Hava rutubetliydi. Ben o karanlık buluta bakıp gökkuşağı renginde tam bir daire gördüm. Ben o dağdan indikçe, o daire küçülürdü. Ta ki ben eteğe ulaştığımda, o daire kayboldu."
Bu gökkuşağının renkleri, güneş ışınlarının çeşitli renklerdeki bulutlarla karışmasındandır. Çünkü üst tarafı güneşe yakın olduğundan parlaklığı fazla olup, zaferan kırmızısı görünür. Alt tarafı, güneşten uzak olduğu için parlaklığı azalıp, turuncu görünür. İki rengin arası, ikisinden bileşen çimen yeşili görünür. Van'da, Hizan kalesinde, sonbaharda; ay, dolunay iken orada ufka bitişik, belirtilen renklerde, gök kuşağı ortaya çıkıp görülmüştür. Şekli aşağıdadır. Hâle: O dahi şeffaf küçük daire şeklindeki su zerreciklerinde ay ışığının Renk oluşturmasından, ayın çevresinde harman misali oluşan beyaz, yuvarlak bir dairedir. Bunun açıklanması budur ki: Hâleye bakan kimseyle ayın arasında, bu zerrecikler öyle bir yerde bulunmalıdır ki, her birinde göz şuası aya aksetmiş ola. Bakan, o zerrelere baktığında, her birinde ayın ışığını görür. Lâkin o zerreler çok küçük olduğu için ayın şekil ve görüntüsünü göremez. Bunların toplamı ya tam veya eksik bir daire şeklinde olur ki, hâle odur. Havanın rutubetinden meydana geldiğindendir ki, yağmurun yağacağına delalet eder. Eğer, aynı nitelikleri taşıyan iki bulut üst üste bulunsa, o zaman iki hâle oluşur. Alttaki bize yakın olduğundan daha büyük görünür. Eğer bulutlar ikiden fazla olursa, hâle dahi onların sayısınca olur. Ay ışığının yedi hâlesi gözlenmiştir. Zufera: Güneş hâlesidir. O nâdir bulunur. Zira ki güneş, ufuktan uzak oldukça, hareketinin tesiri şiddetli olduğundan, hâlenin niteliklerini taşıyan bulutlar gibi ince bulutları çözüp, havaya döndürür. İbn-i Sina merhum, Şifa adlı kitabında yazmıştır ki: "Güneşin çevresinde gökkuşağı renginde, tam hâle ve eksik hâle müşahede etmişimdir." Bu hakir müellif, bu kitabı yazmaktan ir sene önce, Pasin ovasında, ilk bahar sonunda, zeval vaktinde; tam güneş hâlesini dostlarla hayret ederek müşahede eylerken, bizimle birlikte 142 yaşında bir ihtiyar bulunup, o dahi o hâleye şaşkınlıkla bakıp: Ben bu yaşıma geldim. Çok acayiplikler görmüşüm. ömrüm içinde güneşin harman eylediğini görmemiştim. şimdi bunu dahi seyrettim, demiştir. sisin, kırağının ve çisenin maddi sebepleri: Yukarı çıkan buhardır ki, hem kendisi az, hem harareti zayıf olduğundan, soğuk tabakaya ulaşmayıp, kendi aşağı tabakasında kalıp, yere inmeğe başlar. Eğer o esnada ona, soğuk isabet etmediyse, dağ başlarını kuşatıp, yeryüzüne dağılıp, duman gibi gerisini örter ki, sis odur. Az bir hararetle havaya dönüşür gider. Eğer o zayıf buhar, aşağıya inişte soğukla karşılaştıysa, o anda soğuğun şiddetiyle donarsa, ufak ve berrak olup, zerreler benzeri iner ki, kırağı dedikleri odur. Eğer o buhar, o soğukla donmazsa, suya dönüşüp, bitki yaprakları üzerine inip, inciler benzeri damlalar olur ki, jâle, şebnem ve çise dedikleri odur. Durumun gerçeği budur ve açıklanan atmosferin cümlesi bileşik cisimlerden sayılmıştır. Lâkin unsurlardan başkalaşmadan, bileşmiştir onun için böyle çabuk değişime uğrar bulunmuştur. (Kendisinden başka ilah olmayan, nimet verici ve celâl sahibi, hakîm ve sânî bulunan Allah münezzehtir.)
İkinci Madde
(İkinci madde kitapta yoktu... aslına sadık kaldık..)
Üçüncü Madde
Gece ve gündüzün itibarî sınırını ve saat miktarını bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar ve matematikçilere göre: Bir gün bir gecesiyle, güneşin gün yarısı dairesinden ayrılıp, küllî hareketle yine ona döndüğü zamanıdır. Halka göre gece ve gündüz, güneşin batımından, yine batışına değindir. Bir gün bir gecenin başlangıcını, güneşin, burçlar kuşağının her bir noktasını geçmesinden farz etmek mümkündür. Lâkin müneccimler, gün yarısı dairesinden başlamayı ıstılah etmişlerdir. Zira ki burçlar feleğinden birer yay olan doğu ve batı farkları, ufuklar nedeniyle duraklarda çok olur. Fakat gün yarısı dairesi nedeniyle burçlar feleğinin kavis farkı her enlemde eşittir. Zira ki gün yarısı dairesi bütün duraklara ekvator ufuklarının birisi olduğu için onun ufku makamında durucu olur. Bir gün bir gecenin zamanı, küllî hareketin bir devresi üzerine güneşin, o sürede, burçlar feleğinden batıya değin hareketiyle seyrettiği doğuş yerleri miktarı fazla olur. Gündüzün zamanı, matematikçilere göre, güneşin doğuşundan batışına varıncaya değindir. Din bilginleri katında, şer'î gün, ikinci fecrin doğmasından güneşin batmasına dektir. Şu halde gecenin zamanı, iki mezhebe nispetle gizli değildir. Matematikçiler kendi gece ve gündüzlerinin her birin ortalama saatlere ve zamanî saatlere taksim etmişlerdir. Ortalama saatlerin miktarları, başlangıçta eşit olduğundan, bunlara: Eşit saatler dahi derler. Bu ortalama saatlerin her biri, küllhi hareketin 15 derece devretmesinin miktarıdır. Zamanî saatlerin miktarları, günlerin ve gecelerin miktarları farkıyla değişik olduğundan, bunlara: Eğri saatler dahi derler. Şu halde bu zamanî saatler, gündüzün ya gecenin ilk 12 cüzünden bir cüzdür. Zira ki gündüz geceden uzun olursa, gündüzün saatleri gecenin saatlerinden uzun olur. Eğer gündüz geceden kısa olursa, saatleri dahi onunkilerden kısa olur. Şimdi bundan anlaşıldı ki, gündüzün uzaması ve kısalmasıyla, ortalama saatler değişir; zamanları ve bölümleri değişmez. Zira ki bölümleri dakika 15 derecedir. Gündüzün uzaması ve kısalması hasebiyle zamanî saatlerin zamanları farklı olur; sayıları farklı olmaz. Çünkü daima 12'dir. Matematikçiler, yıldızların hükümlerinde zamanî saatler itibar edip, sair hesaplar için ortalama saatle seçmişlerdir. Eşit saatler ile eğri saatlerin sayı ve parçaları, gece ve gündüz eşitliğinde eşit olur. Zamanları, saatleri, gündüz ve geceyi döndüren Allah münezzehtir.)
Dördüncü Madde
Hakiki güneş senesini, yıldızlara ve burçlara göre ayları, Rumî ayların isimlerini bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar ve müneccimler sözbirliğiyle demişlerdir ki: Hakiki güneş senesini müddeti, burçlar feleğinin farz olunan bir noktasından güneş kursu, kendine özgü batıya yönelik hareketiyle ayrılıp, ta yine o noktaya dönünceye dek geçen zamandır. ama müneccimler, güneş senesinin başlangıcını, güneşin koç burcunun tepesine girmesinden başlatmışlardır. 12 burcun her birine geçişini, ayların başları itibar edip, her burcun geçiş süresini bir ay saymışlardır. güneş senesinin gün sayısı, 365 ve 1/4 gündür. Burada günden murat, bir gün bir gecesiyledir. Bu yıldızların burçlarına göre ayların gün sayısı, ebced hesabıyla şu beytin lafızlarıdır: Gerçi güneş senesinin burçlar hesabıyla ayları budur. Lâkin İskender İbn-i Filozof'-i Rumî, güneş senesinin aylarının başlangıçlarını, müneccimlerin farz eylediği burçların evvellerinden onar gün önce itibar edip, güneş senesinin başlangıcını güneşin koç burcunun tepesine girmesinden on gün önce başlatmışlardır. Her bir ayı bir isimle tahsis edip, Rumî aylar nâmıyla şöhret vermişlerdir. Her bir ayı bir isimle tahsis edip, he bir mevsim için, üç ay tayiniyle sonuca ermişlerdir. Ama ilkbahar ayları: Mart, Nisan, Mayıs'tır. Yaz ayları: Haziran, Temmuz, Ağustos'tur. Sonbahar ayları: Eylül, Ekim, Kasım'dır. Kış ayları: Aralık, Ocak, Şubat'tır. Halen diyarınızda meşhur ruznâmelerde yazılmış olan bu aylardır ki, gün sayıları şu beyitte malûmdur.
Beşinci Madde
Kamerî seneyi ve aylarını; Arabî ayların isimlerini; Arabî ve Rumî ayların ilk günlerini bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki, astronomlar ve matematikçiler ittifak üzere demişlerdir ki: Ay senesi, 12 kamerî aydır. Her bir kamerî ay, ayın güneşten farz olunan yerinden kendi batıya yönelik hareketiyle ayrılmasından yine o yere dönünceye dek geçen zamandır. Ayın, güneşten farz olunan konumlarının ortaya çıkışı hilâldir. Dinî işlerde belirleyici olan, hilâlin görünmesidir. Araplara göre ayın ilk günleri hilâldir. Lâkin hilâlin görünmesi, bölge frakları sebebiyle değişiktir. Bunun için matematikçiler, kamerî ayların başlangıçlarını, güneş ile ayın toplanmasından ve ayın görünmemesinden itibar etmişlerdir. Ayın zamanı, iki toplanma arasındadır. Günlerinin sayısı, 29,5 gündür. Bu kamerî seninin zamanı: 354 ve 1/5 ve 1/6 gündür. Güneş senesinden on gün 20,5 saat noksandır. Bu kamerî senenin başlangıcı, muharrem ayının başlangıcıdır. Arabî ay senesi, Rumî seneden on gün 20,5 saat noksan olduğundan, bir yılda, yaklaşık 11 gün önce gelir. Mesela bir sene mart ayıyla muharrem ayının başlangıçları, aynı gün olsa; bu iki ay birbirine uygun gelse, hicrî seninin 1154. senesi gibi, nevruzla aşure bir günde tesadüf kılsalar: Kaçınılmaz olarak gelecek senede muharrem hilâli, mart ayından 11 gün önce görünür. Şu halde beher sene bu öne geçmeyle, 33 senede bir devresini tamamlayıp, yine muharremin başlangıcı, martın başlangıcı olur. Lâkin bir ay senesi, güneş seneleri içinde yok olur. Zira ki 34. muharremdir ki, 33. martla aynı gelir. Çünkü bu kameri ay, o dört mevsimi anlatıldığı gibi devredip, bir mevsimde karar bulmazlar. Onun için bunar, bir mevsime mensup olmazlar. Şu halde her iki ayı, bir eş itibariyle, birini 29 gün ve birini otuz gün sayıp, senenin başlangıcını, muharrem ayından saymışlardır. Kamerî ayların isimleri: İlk ay muharrem, bir muhterem aydır ki, onuncu günü aşure bayramıdır. Onun arkadaşı safer'ül-hayrdır. Sonra Rebiyülevvel, bir muazzam aydır ki, 12. gecesi, Habib-i Ekrem sallallahü aleyhi ve sellemin oğlumudur. Sonra Rebiülahir muhteremdir. Sonra Cemadülüla bir mübarek aydır ki renklidir. arkasından camazil ahirdir. Sonra Receb-i esam rağbet görmüş bir aydır ki, ilk cuma gecesi regaip gecesidir. Şaban bir hayırlar ayıdır ki, 15. gecesi berat gecesidir. Ramazan-ı şerif bir mübarek aydır ki, 27. gecesi, kadir gecesidir. Şevval-i saiddir ki, başı fıtır (Ramazan) bayramıdır. Ondan sonra zilkadedir ki, onun arkadaşı zilhiccedir. Onuncu günü hacılar (kurban) bayramadır. Bu ay, senenin mührüdür. Arabî ve Rumî ayların ilk günlerini bulmayı ikişer beyt ile eda eden "gurrenâmemiz"in bölümün sonu olması münasip görülmüştür. Bu hevalardan hevesimiz yorulmuştur.
NAZIM
Hakk'a hamd ve Habibine selam et / Her ayda ruz-u şeb saat be saat
Çün dört beyt iki gurre mücmelidir / Hurufun şehr,i hâkim bilmelidir
Şuhûr-u hâkimin cem' etmelisin / İki hafta anınla gitmelisin
O mecmuu ne günde kim bulursun / O şehrin gurresin ol gün bulursun
Kaçında şehr-i Rûm'un gurredir bil / Bul anda Rûmî'den hem şehr-i şer'î
Burucu aslî bil her şehri fer'i / Mukaddem beyt 12 kelimedir tam
Hurûfudur şuhûr-u şer'a erkâm ikinci beyti sekiz kelimedir al / Hurufun şehr,i şer'a hâkim sal
Üçüncü beyttir tertib-i manzum / Şuhûr-u Rûmî'dir anınla malûm
12 kelimedir beyt 12 ay / Evail-i hurufu şehr erkamıdır say
Şuhûr-u ruma âzerle bile bede' et / Muharremden şuhûr-u şer'î say git
Şuhûr-u ruma tâbi beyt-i râbi / Ve yekşenbe hurufun oldu ami
Çün yirmisekiz huruf oldu her yıl / Şuhûr-u ruma hâkimdir biri bil
Ehe zed bûd o sekiz harf olur kim / Şuhûr-u şer'a her yıl biri hâkim
Çu hicret-i sâli binyüzaltmış ve beş / Bu şehrin hâkimi vardır rakam-ı şeş
Bu şal içre çün âzâr gurre buldu / Eced-i cimîde ruma hâkim oldu
Çün altmışaltı olur sal-i hicret / İki hâkim iki da olur elbet
Bu tertib üzere hâkimler gider kim / Ehe zed bûdun oluş devri daim
Velîkin hâkim-i rum ahrafı çok / Bu sal-i hicrile devr ettiğiçin
Bu salın eşhuru eyler tahavvül / 33 yılda bir yıldır tedahül
Mutabık gelse âzerle muharrem / Bu hicret salini bir tarh et ol dem
Çü gurrenâmeler nazm etti / Hakkı Şuhûr-u dehr ile bil sun'-u Hak'kı
(Bu şiirde ebced hesabıyla ayların başlangıçları anlatılmaktadır. Daha sonra bir cetvelle hicrî ve Rumî senelerin ve ayların birbirine çevrilesi anlatılmakta ve gösterilmektedir. Günümüzde bu konuda çeşitli kitaplar yayımlanmış olup; hicrî senenin hangi ayının hangi gününün, Rumî veya miladî senenin hangi ayının hangi gününe rastladığı gösterilmiştir. Bu kitaplardan herhangi birini edinen okuyucularımız, aradıkları ayı ve günü kolaylıkla bulabileceklerinden, buradaki karmaşık çizelgeyi vermeyi gereksiz bulduk. Yalnızca burçlarla ilgili iki çizelgeyi veriyoruz.) Bu iki sayfanın başlarında çizilmiş olan feleğî burçlarla Rumî ayların yukarıdaki ve aşağıdaki rakamlarından murat budur ki:
Meselâ koç burcunun başlangıcı artın 11'indedir. bitişi ise nisanın dokuzundadır. Koç burcu otuz gündür, mart ayı 31 gündür. Kuzey saati, karşılıklı altı burca tiksim olunmuştur. Saat rakamlarının yazılışı, burçların önündedir.
Meselâ koç burcunun başlangıcında gün, 12 saattir, dakika yoktur. Gece de 12 saattir. Gün ortası altı saattir. İlk ikindi dokuz saat 26 dakika, yatsı bir saat 32 dakika ve imsak on saat 13 dakikadır.
Mesela koç burcunun sonu, başak burcunun başlangıcıdır. Başağın bitimi koçun başlangıcında tamam olur. Öteki burçlar bu kıyasla malûm olur. Martın onuncu günü balığın sonudur ve martın başlangıcı balığın 21'indedir, bitimi koçun 21'indedir. Şubatın başı kovanın 23'ündedir, bitişi balığın yirmisindedir. Güney saatleri de karşılıklı altı burca taksim olunmuştur.